Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

MAKRİKÖY'DEN BAKIRKÖY'E...

BAKIRKÖY 27.10.2021 - 13:06, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

MAKRİKÖY'DEN BAKIRKÖY'E...

Acaba, yaşadığımız bunca olumsuzluklara-neresinden tutsak elimizde kalan projelere nasıl iyimser baksam, maaşları yetmediği için haklarını artık eylemlerle arayan işçilere nasıl yardımcı olabilirim diye düşünürken, birden aklıma Bakırköy’ün eski hali geldi.   Eskiden Bakırköy’de ne vardı? 2014 yılı 30 Mart’ından önce elimizde mızrak, g*tümüzde yaprak akıl hastanesinin ormanında avlanarak yaşıyorduk. Ne yolumuz vardı, ne evlerimiz… mağarada yaşar, yiyeceklerimizi ağaç kovuğunda saklardık. Eskiler iyi bilir, ateşe tapar adeta Taş Devri hayatı sürerdik. Şimdiki Sea Pearl’ün olduğu yerde denize girer, Basınköy’ün olduğu yerde meyva toplar, Yeşilköy’de ağaçtan sal yapmakla uğraşırdık. Babalarımız alışveriş için Eminönü’ne at sırtında giderken, Analarımız çamaşırları, Cevizlik Mahallesinde bulunan Şabanağa Çeşmesinde yıkarlardı. Sobada tezek yakabilmek için Mamut boku peşinde az dolaşmamıştık. Şimdiki Z Kuşağı bilmez, 2000 li yılların başındaki az biraz gelişmişliğimiz; yamalı donla gezip çarık giymek, kuru ekmekle beslenip, çamurlu su içmek, çatısı akan barakalarda eğitim görürken yokluktan defterlerimizi silip yeniden yazmaktan öte geçmemişti. Çaycı Kadının bile adı yoktu ilçemizde. Veeee o gün(30 Mart 2014), o kutsal gün, o mübarek gün ile birlikte Bakırköy’ümüzün makus talihi de değişti. Eski Çağ artık yerini Yeni Çağ’a bırakmıştı. Uzayın bilinmeyen bir yerinde çok ileri bir medeniyete sahip olan Damalya adlı gezegenden gelen Bülent Kerimoğlu, yanında bizlere medeniyeti de getirmişti. Yedi yılda ilçemizin içine …… pardon, patikalarımızı asfalt yollara-mağaralarımızı binalara-avlanma alanlarımızı cafelere çeviren sayın Kerimoğlu, birde hiç üşenmeden 2 metreye 1 metre ölçüsünde kedi ev yaparak adeta gönüllerimizi feth etmişti. Eskiden yemek yiyecek masa bulunmazken, şimdi masaları kumar bile oynanabilir hale getirmişti.   Değerli okurlar; öyle bir Bakırköy’de yaşıyoruz ki, yukarıda espri olsun diye yazdığım Taş Devrine bile rahmet okuttular. Çevre-doğa-yeşil-deniz-kuzey rüzgarları falan hepsini geçtik; bakın üç gündür Belediye İş Sendikası ve 70 gündür DİSK meydanda eylemdeler. Sayın Kerimoğlu grev kararı alan işçilere, ‘’Belediyemiz işçilerin zam talebini karşılayacak durumda değil’’ diye karşılık veriyor. Mevcut bütçeye bakıldığında, bu söyleminde haklı olabilir, sözüm yok. Fakat, bakkal Mehmet amcanın bile bildiği-dillendirdiği; ‘’belediye artık kimsenin çiftliği değildir’’ diyerek yaklaşık 800 bankamatik çalışmayanı işten çıkardığında, BYUAŞ’a peşkeş çektiği gayrimenkulleri kendisi değerinde kiraya verdiğinde, emlak-çevre temizlik vergilerini süresinde tahsil ettiğinde, kentsel dönüşümü hayata geçirdiğinde bile işçilerin haklı talebini çok fazlasıyla karşılayabilecekken, ‘’bütçe yok’’ demek vizyonsuzluktur, iş bilmezliktir, vurdumduymazlıktır, aymazlıktır… Dün 600 dolar maaş alan çöpçü arkadaşımızın maaşı, hükümetin yanlış politikaları sonucu bugün 300 dolara düşmüşse, belediyeler derhal taşın altına ellerini sokarak gerçek çalışanlarının ekonomik durumunu iyileştirme gayretine girmelidirler. Bugün bir mağaranın kirası bile 1000 Tl iken, emekçilerden3000 tl maaşla geçinmelerini, hele de o maaşla çocuk okutmalarını, elektrik-su-doğalgaz parası ödeyip birde karınlarını doyurmalarını beklemek asla mümkün değildir.   Vicdanla cüzdan arasındaki ince çizgide duran sayın Kerimoğlu’nun, çok geç kalmadan vicdanı tercih ederek gerçek işçilerin haklı taleplerini karşılayacağını umut ediyorum.

Acaba, yaşadığımız bunca olumsuzluklara-neresinden tutsak elimizde kalan projelere nasıl iyimser baksam, maaşları yetmediği için haklarını artık eylemlerle arayan işçilere nasıl yardımcı olabilirim diye düşünürken, birden aklıma Bakırköy’ün eski hali geldi.

 

Eskiden Bakırköy’de ne vardı?

2014 yılı 30 Mart’ından önce elimizde mızrak, g*tümüzde yaprak akıl hastanesinin ormanında avlanarak yaşıyorduk. Ne yolumuz vardı, ne evlerimiz… mağarada yaşar, yiyeceklerimizi ağaç kovuğunda saklardık. Eskiler iyi bilir, ateşe tapar adeta Taş Devri hayatı sürerdik. Şimdiki Sea Pearl’ün olduğu yerde denize girer, Basınköy’ün olduğu yerde meyva toplar, Yeşilköy’de ağaçtan sal yapmakla uğraşırdık. Babalarımız alışveriş için Eminönü’ne at sırtında giderken, Analarımız çamaşırları, Cevizlik Mahallesinde bulunan Şabanağa Çeşmesinde yıkarlardı. Sobada tezek yakabilmek için Mamut boku peşinde az dolaşmamıştık. Şimdiki Z Kuşağı bilmez, 2000 li yılların başındaki az biraz gelişmişliğimiz; yamalı donla gezip çarık giymek, kuru ekmekle beslenip, çamurlu su içmek, çatısı akan barakalarda eğitim görürken yokluktan defterlerimizi silip yeniden yazmaktan öte geçmemişti. Çaycı Kadının bile adı yoktu ilçemizde.

Veeee o gün(30 Mart 2014), o kutsal gün, o mübarek gün ile birlikte Bakırköy’ümüzün makus talihi de değişti. Eski Çağ artık yerini Yeni Çağ’a bırakmıştı. Uzayın bilinmeyen bir yerinde çok ileri bir medeniyete sahip olan Damalya adlı gezegenden gelen Bülent Kerimoğlu, yanında bizlere medeniyeti de getirmişti. Yedi yılda ilçemizin içine …… pardon, patikalarımızı asfalt yollara-mağaralarımızı binalara-avlanma alanlarımızı cafelere çeviren sayın Kerimoğlu, birde hiç üşenmeden 2 metreye 1 metre ölçüsünde kedi ev yaparak adeta gönüllerimizi feth etmişti. Eskiden yemek yiyecek masa bulunmazken, şimdi masaları kumar bile oynanabilir hale getirmişti.

 

Değerli okurlar; öyle bir Bakırköy’de yaşıyoruz ki, yukarıda espri olsun diye yazdığım Taş Devrine bile rahmet okuttular. Çevre-doğa-yeşil-deniz-kuzey rüzgarları falan hepsini geçtik; bakın üç gündür Belediye İş Sendikası ve 70 gündür DİSK meydanda eylemdeler. Sayın Kerimoğlu grev kararı alan işçilere, ‘’Belediyemiz işçilerin zam talebini karşılayacak durumda değil’’ diye karşılık veriyor. Mevcut bütçeye bakıldığında, bu söyleminde haklı olabilir, sözüm yok. Fakat, bakkal Mehmet amcanın bile bildiği-dillendirdiği; ‘’belediye artık kimsenin çiftliği değildir’’ diyerek yaklaşık 800 bankamatik çalışmayanı işten çıkardığında, BYUAŞ’a peşkeş çektiği gayrimenkulleri kendisi değerinde kiraya verdiğinde, emlak-çevre temizlik vergilerini süresinde tahsil ettiğinde, kentsel dönüşümü hayata geçirdiğinde bile işçilerin haklı talebini çok fazlasıyla karşılayabilecekken, ‘’bütçe yok’’ demek vizyonsuzluktur, iş bilmezliktir, vurdumduymazlıktır, aymazlıktır

Dün 600 dolar maaş alan çöpçü arkadaşımızın maaşı, hükümetin yanlış politikaları sonucu bugün 300 dolara düşmüşse, belediyeler derhal taşın altına ellerini sokarak gerçek çalışanlarının ekonomik durumunu iyileştirme gayretine girmelidirler. Bugün bir mağaranın kirası bile 1000 Tl iken, emekçilerden3000 tl maaşla geçinmelerini, hele de o maaşla çocuk okutmalarını, elektrik-su-doğalgaz parası ödeyip birde karınlarını doyurmalarını beklemek asla mümkün değildir.

 

Vicdanla cüzdan arasındaki ince çizgide duran sayın Kerimoğlu’nun, çok geç kalmadan vicdanı tercih ederek gerçek işçilerin haklı taleplerini karşılayacağını umut ediyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.