Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

İLÇE VE BELDE BELEDİYELERİ KALKIYOR MU

ADALAR 09.03.2025 - 11:17, Güncelleme: 09.03.2025 - 13:51
 

İLÇE VE BELDE BELEDİYELERİ KALKIYOR MU

Yeni Anayasa ile birlikte ikiz yasalar hayata geçirilerek; ilçe ve belde belediyeleri ortadan kaldırılıp, Eyalet Belediyesine bağlı İl belediyelerinin şubeleri haline mi dönüştürülecek?
Aslında bugün PKK ve onun siyasi uzantısı ile yaşanan gelişmelerin temeli, 4 Haziran 2003 tarihinde AKP ve CHP’nin oyları ile TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve 17 Haziran 2003 tarihinde de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanıp Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İKİZ YASALAR’la atıldı. O tarihte yasalaşan İkiz yasalarla halklara, mezheplere yani farklı toplumsal kökenlere sahip olanlara “kendi kaderini tayin etme” hakkı verildi. Daha önce de İkiz Yasalar Türkiye’nin önüne konulmuş, ancak devlete yönelik tehditler oluşturacağı düşüncesiyle onaylanmamıştı. 4 Haziran 2003'te AKP ve CHP’nin oylarıyla bu iki yasa (4867 ve 4868) Meclis'ten geçti. Türkiye üzerindeki AB ve ABD tezgahları, İspanya ve Yugoslavya örneklerinden daha köklü ve daha ciddidir. İçerideki AB tezgahtarları ve Amerika'nın 'stratejik ortakları' da o derece ketum ve ......... Türkiye'ye çomak sokmaya çalışanlar bugün itibarıyla Üsküdar'ı çoktan geçtiler. 10 Aralık 2004'te International Herald Tribune verdikleri ilan ile İspanya'daki örneği okşayan 'otonomi'yi talep eden PKK destekçileri, dönemin başbakanı Erdoğan'ın meşhur patinajlı 'Kürt sorunu tanımlamaları', çok yıldızlı adada istirahat eden terörist başının ağzının suyunu akıtmıştı. AB'nin yasalaşması için 'Kamu Yönetimi Reformu' ve 15 bölgeli federalizme köprü olacak 'Kalkınma Ajanslarının kurulması' talebi, basit ve öylesine talepler değildi. AKP de bu uğurda öylesine çalışmıyor; AB'ye uyum uğruna can siperane biçimde gayret gösteriyordu. Bu bağlamda köprünün altından çok sular geçti ve bugüne gelindi. BM'nin kuruluşundan 20 sene sonra düzenlenip kabul edilen meşhur ‘İkiz yasalar', 'Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (International Covenant on Civil and Political Rights) ve 'Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme' (International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights) BM Genel Kurulunda, 16 Aralık 1966'da kabul edildi. Ancak 1976 Ocak ayında yürürlüğe girdi. AB sürecindeki tesadüfe(!) bakın ki, Türkiye İkiz Sözleşmeleri, MHP’nin de ortak olduğu ANASOL-M hükümeti tarafından 15 Ağustos 2000 tarihinde imzaladı. Ancak o tarihte sözleşme TBMM onayına sunulmadı. 2001 yılında açıklanan AB Ulusal Programında, İkiz Sözleşmelere taraf olunması 'Siyasi Kriterler' başlığı altında 'orta vadeli' hedefler arasında yer almaktaydı. Öte yandan 'Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de 'İkiz Sözleşmeler'e taraf olunması talebi ve beklentisi ifade edilmişti. Yine tesadüfe(!) bakın ki, 'Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi' Abdullah Gül başbakanlığında kurulan hükümet döneminde Aralık 2002 yılında Meclis'e sevk edildi. 'Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi' ise Nisan 2003 yılında Başbakan R.T. Erdoğan döneminde Meclis'e sevk edildi. Sözleşmeler 4 Haziran 2003 günü 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM'de kabul edilip, 17 Haziran 2003 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Onaylanan sözleşmeler 18 Haziran 2003 gün ve 25142 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. AKP hükümeti ile Çankaya arasında 'söz konusu AB talepleri alanı'nda tam bir ittifak hâsıl olmuştu. İkiz Sözleşmeler ne diyor? Madde:1– Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. Madde: 2– Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz. Madde: 3– Kendini yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşmeye taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir PKK ve onun siyasi uzantısı ile Vatikan tanış olduktan sonra 'Türkiyeli'lik kılıfına sarılı 'etnik' kimliklerini Haç yaparak boyunlarından aşağıya sallayan dönemin diyalogcusu olan FETÖ’cülere zil takıp oynatan da işte bu maddelerdir. Türkiye namına AKP hükümeti, ilk maddeyi, '"çekince'" ile karşılamak yerine, şu '"beyan'"ı sunarak kabul etmiştir: 'Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini BM yasası (Charter) (özellikle 1 ve 2. maddeler) çerçevesindeki yükümlülüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.’ Sözleşmenin bu maddesi ile ilgili beyanda bulunan ülke sayısı 6'dır. Ülkemiz bu konuda, yani 'halkların kendi kaderini tayin hakkı' ile ilgili beyanda bulunan yedinci ülke olmaktadır. Diğer ülkeler bu konuda bir beyanda bulunmaya gerek duymamışlardır. Atlantik ötesi rüzgârların Türk Milleti ve Türk devletinin köklerini sökmeye çabalayıp durduğu bu mevsimde, Atlantik berisi AB kasırgası Türkiye'yi nasıl etkileyecek, Eyalet Sistemine geçiş nasıl olacak, yeni hazırlanmakta olan anayasa ile birlikte hep birlikte izleyip öğreneceğiz. Yıllardır bizlere ‘bırakın bu komploları’ diyenlere son sözümüz, ‘görünen köy kılavuz istemez’ olacaktır.
Yeni Anayasa ile birlikte ikiz yasalar hayata geçirilerek; ilçe ve belde belediyeleri ortadan kaldırılıp, Eyalet Belediyesine bağlı İl belediyelerinin şubeleri haline mi dönüştürülecek?
Aslında bugün PKK ve onun siyasi uzantısı ile yaşanan gelişmelerin temeli, 4 Haziran 2003 tarihinde AKP ve CHP’nin oyları ile TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve 17 Haziran 2003 tarihinde de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanıp Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İKİZ YASALAR’la atıldı. O tarihte yasalaşan İkiz yasalarla halklara, mezheplere yani farklı toplumsal kökenlere sahip olanlara “kendi kaderini tayin etme” hakkı verildi. Daha önce de İkiz Yasalar Türkiye’nin önüne konulmuş, ancak devlete yönelik tehditler oluşturacağı düşüncesiyle onaylanmamıştı. 4 Haziran 2003'te AKP ve CHP’nin oylarıyla bu iki yasa (4867 ve 4868) Meclis'ten geçti. Türkiye üzerindeki AB ve ABD tezgahları, İspanya ve Yugoslavya örneklerinden daha köklü ve daha ciddidir. İçerideki AB tezgahtarları ve Amerika'nın 'stratejik ortakları' da o derece ketum ve ......... Türkiye'ye çomak sokmaya çalışanlar bugün itibarıyla Üsküdar'ı çoktan geçtiler. 10 Aralık 2004'te International Herald Tribune verdikleri ilan ile İspanya'daki örneği okşayan 'otonomi'yi talep eden PKK destekçileri, dönemin başbakanı Erdoğan'ın meşhur patinajlı 'Kürt sorunu tanımlamaları', çok yıldızlı adada istirahat eden terörist başının ağzının suyunu akıtmıştı. AB'nin yasalaşması için 'Kamu Yönetimi Reformu' ve 15 bölgeli federalizme köprü olacak 'Kalkınma Ajanslarının kurulması' talebi, basit ve öylesine talepler değildi. AKP de bu uğurda öylesine çalışmıyor; AB'ye uyum uğruna can siperane biçimde gayret gösteriyordu. Bu bağlamda köprünün altından çok sular geçti ve bugüne gelindi. BM'nin kuruluşundan 20 sene sonra düzenlenip kabul edilen meşhur ‘İkiz yasalar', 'Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (International Covenant on Civil and Political Rights) ve 'Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme' (International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights) BM Genel Kurulunda, 16 Aralık 1966'da kabul edildi. Ancak 1976 Ocak ayında yürürlüğe girdi. AB sürecindeki tesadüfe(!) bakın ki, Türkiye İkiz Sözleşmeleri, MHP’nin de ortak olduğu ANASOL-M hükümeti tarafından 15 Ağustos 2000 tarihinde imzaladı. Ancak o tarihte sözleşme TBMM onayına sunulmadı. 2001 yılında açıklanan AB Ulusal Programında, İkiz Sözleşmelere taraf olunması 'Siyasi Kriterler' başlığı altında 'orta vadeli' hedefler arasında yer almaktaydı. Öte yandan 'Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de 'İkiz Sözleşmeler'e taraf olunması talebi ve beklentisi ifade edilmişti. Yine tesadüfe(!) bakın ki, 'Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi' Abdullah Gül başbakanlığında kurulan hükümet döneminde Aralık 2002 yılında Meclis'e sevk edildi. 'Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi' ise Nisan 2003 yılında Başbakan R.T. Erdoğan döneminde Meclis'e sevk edildi. Sözleşmeler 4 Haziran 2003 günü 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM'de kabul edilip, 17 Haziran 2003 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Onaylanan sözleşmeler 18 Haziran 2003 gün ve 25142 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. AKP hükümeti ile Çankaya arasında 'söz konusu AB talepleri alanı'nda tam bir ittifak hâsıl olmuştu. İkiz Sözleşmeler ne diyor? Madde:1– Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. Madde: 2– Bütün halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun bırakılamaz. Madde: 3– Kendini yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşmeye taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir PKK ve onun siyasi uzantısı ile Vatikan tanış olduktan sonra 'Türkiyeli'lik kılıfına sarılı 'etnik' kimliklerini Haç yaparak boyunlarından aşağıya sallayan dönemin diyalogcusu olan FETÖ’cülere zil takıp oynatan da işte bu maddelerdir. Türkiye namına AKP hükümeti, ilk maddeyi, '"çekince'" ile karşılamak yerine, şu '"beyan'"ı sunarak kabul etmiştir: 'Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini BM yasası (Charter) (özellikle 1 ve 2. maddeler) çerçevesindeki yükümlülüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder.’ Sözleşmenin bu maddesi ile ilgili beyanda bulunan ülke sayısı 6'dır. Ülkemiz bu konuda, yani 'halkların kendi kaderini tayin hakkı' ile ilgili beyanda bulunan yedinci ülke olmaktadır. Diğer ülkeler bu konuda bir beyanda bulunmaya gerek duymamışlardır. Atlantik ötesi rüzgârların Türk Milleti ve Türk devletinin köklerini sökmeye çabalayıp durduğu bu mevsimde, Atlantik berisi AB kasırgası Türkiye'yi nasıl etkileyecek, Eyalet Sistemine geçiş nasıl olacak, yeni hazırlanmakta olan anayasa ile birlikte hep birlikte izleyip öğreneceğiz. Yıllardır bizlere ‘bırakın bu komploları’ diyenlere son sözümüz, ‘görünen köy kılavuz istemez’ olacaktır.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.