Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

CİHANER NEREYE KOŞUYOR???

GÜNDEM 05.08.2020 - 18:20, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

CİHANER NEREYE KOŞUYOR???

İlhan Cihaner’i, gözaltına alınıp tutuklandığı zamanlarda Atatürkçü bir savcı olarak bilirdim. FETÖ’nün o dönem ki kumpaslarının mağdurlarındandı. Sonra Denizli’den milletvekili seçilip parlamentoya girince bambaşka bir İlhan Cihaner portresi karşımıza çıktı. Son kurultayda CHP’yİ, ‘’ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye’’ çalışırken görünce artık yazı yazma gereksinimini duydum.
Lafı Çok Fazla Uzatmayacağım... Tarih 2011, yer Çağlayan Adliyesi, birazdan Oda Tv davasının ikinci duruşması yapılacak. Duruşma salonuna girmek için kapıda mücadele eden gazeteciler, avukatlar, tutuklu yakınları ve vatandaşlar mahkeme salonuna girebilmek için mücadele ediyorlardı. Çünkü salonun küçük olmasını gerekçe gösteren mahkeme başkanı, kapıların kapatılması ve içeriye başka kimsenin alınmaması talimatını vermişti. Bundan sonrasını gazeteci Fatma Sibel Yüksek’ten dinleyelim: Önce koridorun ucundan ince ve yüksek topuklu bir kadın ayakkabısının müziği andıran sesi duyuldu. Gelişini önceden haber veren bu lüks topuk sesine kaliteli bir parfüm ve kusursuz bir makyaj eşlik ediyordu. Koridorun başında beliren kadın, güvenlikçilerle didişip duran topluluğa yaklaştı. Makyajlı dudaklar aralandı, ince ve buyurucu bir ses, "Çekilir misiniz, benim salona girmem gerekiyor" dedi... Saatlerdir kapıda çene patlatan avukatlar, gazeteciler, tutuklu yakınları, vatandaşlar, hatta özel güvenlik görevlileri  bir an aralarındaki tartışmaya son verip "Bu da kim" der gibi birbirlerine baktılar. "Aslı Aydıntaşbaş ben...içeri girmem gerekiyooor" O anda şaşırtıcı-en azından beni çok şaşırtan- bir şey oldu... Duruşma salonunun önünden takım elbiseli, uzun boylu birisi telaşlı bir şekilde bize doğru gelmeye başladı. Gözlüklü ve rozetli bu zarif beyefendi, güvenlikçilere "açılır mısınız" dedikten sonra, gayet saygılı bir şekilde adeta reverans yapar gibi bir hareketle elini öne doğru uzattı ve "Buyrun Aslı hanım" dedi... Güvenlik koridoru, Musa'nın asası değmiş Kızıldeniz gibi ortadan yarıldı ve bu beyefendi ile Aslı Aydıntaşbaş birlikte duruşma salonuna doğru yürümeye başladılar.. Asgari ücretli garibanlara bağırıp çağıran bir kısım ulusalcı, sosyalist, Kemalist vs. vatandaşımızdan çıt yok.. Aslı Aydıntaşbaş'a refakat görevi üstlenmiş olan beyefendi İlhan Cihaner'in ta kendisiydi... İkili, koridorun ortasına ulaşmadan seslendim: "Sayın vekil, hayırdır torpil mi yaptınız şuracıkta?" İlhan Cihaner şaşkın bir ifadeyle döndü, "Bana mı diyorsunuz?" dedi. "Evet size diyorum. Avukatlar, sanık yakınları bile saatlerdir içeri alınmazken nedir bu hamili kart yakınımdır durumu? " Cihaner dönüp geri geldi ve aramızda şu konuşma geçti: İ.C-Çok rica ederim, kimseye torpil filan yapmış değilim, (elini güvenlik şeridine uzatarak) buyrun sizi de alayım, sorun değil... F.S.Y: İstemem. Burada sanık avukatları, sanık yakınları bile saatlerdir bekliyor, nüfuzunuzu öncelikle bu insanları aldırmak için kullanın, yer kalırsa ben de girerim. İ.C- Ama ben Aslı hanımı tanıyorum, herkesi tanıyamamam ki, sizi tanısam sizi de alırdım. F.S.Y-Aslı hanımın sizin torpilinize ihtiyacı yok Sayın Vekil, Amerikan Büyükelçiliği'nden getireceği bir kartvizitle istediği yere girebilir o... Bu diyalog İlhan Cihaner'i bir miktar sarstı. "Sizinle çıkışta konuşalım" dedi ve gelişinden daha heyecansız adımlarla Aydıntaşbaş'ın arkasından salona girdi.. Mahkeme öğlen arası verdiğinde Cihaner ile koridorda buluştuk. Bu kez aramızda şöyle bir konuşma geçti: İ.C-Bakın, ben sabahtan beri içeri girmeleri için pek çok gazeteciye yardımcı oldum; sizce kötü bir şey mi yaptım? Ayrıca Aslı hanımı şahsen tanıyorum. F.S.Y: Bence siz Aslı hanımı  tanımıyorsunuz... İ.C: Nasıl?! Tanımıyor muyum? F.S.Y: Evet tanımıyorsunuz. Şayet tanısaydınız, Aslı Aydıntaşbaş'ın sizin de kurban edildiğiniz Ergenekon sürecinde aldığı rolü biliyor olurdunuz. "Ergenekon" kelimesinin ilk kez 2006 yılında Aslı Aydıntaşbaş'ın bir yazısında geçtiğini, bu yazıda "devlet içinde örgütlenmiş" askerleri, bürokratları, siyasetçileri ve gazetecileri içine alan bir gizli örgütten bahsedildiğini ve  yazıdan bir kaç ay sonra Ümraniye bombalarının ortaya çıktığını, Tuncay Güney'in peydah olduğunu, ortaya "Lobi" diye bir belgenin atıldığını ve tutuklamaların başladığını bilirdiniz. Birinci Ergenekon davası sanıklarının Aslı Aydıntaşbaş'ın tanık olarak dinlenmesi yönündeki ısrarlı taleplerinin mahkeme tarafından itinayla geçiştirildiğinden haberiniz olurdu. Tutanakları okuyun Sayın vekil, Amerika ile bu kadar içli dışlı bir gazeteciyi biraz daha iyi inceleyin.. İ.C-Ama bakın ben bunları  bilmiyordum sizden öğrenmiş oldum mesela meselâ... Biz bunları konuşurken, topuk sesleri tekrar duyuldu. Aydıntaşbaş kolundan tuttuğu bir Amerikalıyı Cihaner'e doğru sürükledi. Bana, "Müsaade eder misiniz" dedikten sonra Cihaner'e dönüp "Size birini tanıştıracağım" dedi.. Koridorun gürültüsü içinde Amerikalının adını ve görevini duyamadım, "Press" gibi kelimeler geçti, sanırım ABD'deki gazetecilik örgütlerindeki  görevlilerinden biriydi... Ya da en azından resmi görevi öyledir... Yani Aydıntaşbaş, hep yaptığı şeyi ve en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam ediyordu: İlişki pazarlamak... Kendine güveni olmayan, emperyalist ülkelerin desteğini ayakta kalmanın tek yolu olarak gören Türk siyasetçi, bürokrat ve askerinin bu kompleksinden yararlanmak. Onları "önemli" Amerikalılarla tanıştırmak, çevrelerinde ağ örmek..’’   O günden bugüne İlhan Cihaner çok değişti, adeta kuşatıldı. ‘’ Hemde, ‘’Kobanê olaylarında insanları sokağa çıkacak kadar zorlayacaksınız, sonra da Atatürk heykellerini yakmaya varan eylemlerini… E tabii siz sürekli gerilimi artırırsanız, halk da sokağa çıkınca bunu yapar’’ diyecek kadar kuşatıldı… ‘’Türkiye’de, Kürtlerin seçme ve seçilme hakkının neredeyse ortadan kaldırıldığı bir iklim var’’ sözü ise bu kuşatılmışlığın Nirvana’sı oldu. Söylemleri böyle olan biri nasıl, ‘’Ben Atatürkçüyüm’’ der, takdir sizin…
İlhan Cihaner’i, gözaltına alınıp tutuklandığı zamanlarda Atatürkçü bir savcı olarak bilirdim. FETÖ’nün o dönem ki kumpaslarının mağdurlarındandı. Sonra Denizli’den milletvekili seçilip parlamentoya girince bambaşka bir İlhan Cihaner portresi karşımıza çıktı. Son kurultayda CHP’yİ, ‘’ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye’’ çalışırken görünce artık yazı yazma gereksinimini duydum.

Lafı Çok Fazla Uzatmayacağım...

Tarih 2011, yer Çağlayan Adliyesi, birazdan Oda Tv davasının ikinci duruşması yapılacak. Duruşma salonuna girmek için kapıda mücadele eden gazeteciler, avukatlar, tutuklu yakınları ve vatandaşlar mahkeme salonuna girebilmek için mücadele ediyorlardı. Çünkü salonun küçük olmasını gerekçe gösteren mahkeme başkanı, kapıların kapatılması ve içeriye başka kimsenin alınmaması talimatını vermişti. Bundan sonrasını gazeteci Fatma Sibel Yüksek’ten dinleyelim:

Önce koridorun ucundan ince ve yüksek topuklu bir kadın ayakkabısının müziği andıran sesi duyuldu. Gelişini önceden haber veren bu lüks topuk sesine kaliteli bir parfüm ve kusursuz bir makyaj eşlik ediyordu. Koridorun başında beliren kadın, güvenlikçilerle didişip duran topluluğa yaklaştı.

Makyajlı dudaklar aralandı, ince ve buyurucu bir ses, "Çekilir misiniz, benim salona girmem gerekiyor" dedi...

Saatlerdir kapıda çene patlatan avukatlar, gazeteciler, tutuklu yakınları, vatandaşlar, hatta özel güvenlik görevlileri  bir an aralarındaki tartışmaya son verip "Bu da kim" der gibi birbirlerine baktılar.

"Aslı Aydıntaşbaş ben...içeri girmem gerekiyooor"

O anda şaşırtıcı-en azından beni çok şaşırtan- bir şey oldu...

Duruşma salonunun önünden takım elbiseli, uzun boylu birisi telaşlı bir şekilde bize doğru gelmeye başladı. Gözlüklü ve rozetli bu zarif beyefendi, güvenlikçilere "açılır mısınız" dedikten sonra, gayet saygılı bir şekilde adeta reverans yapar gibi bir hareketle elini öne doğru uzattı ve

"Buyrun Aslı hanım" dedi...

Güvenlik koridoru, Musa'nın asası değmiş Kızıldeniz gibi ortadan yarıldı ve bu beyefendi ile Aslı Aydıntaşbaş birlikte duruşma salonuna doğru yürümeye başladılar..

Asgari ücretli garibanlara bağırıp çağıran bir kısım ulusalcı, sosyalist, Kemalist vs. vatandaşımızdan çıt yok..

Aslı Aydıntaşbaş'a refakat görevi üstlenmiş olan beyefendi İlhan Cihaner'in ta kendisiydi...

İkili, koridorun ortasına ulaşmadan seslendim:

"Sayın vekil, hayırdır torpil mi yaptınız şuracıkta?"

İlhan Cihaner şaşkın bir ifadeyle döndü,

"Bana mı diyorsunuz?" dedi.

"Evet size diyorum. Avukatlar, sanık yakınları bile saatlerdir içeri alınmazken nedir bu hamili kart yakınımdır durumu? "

Cihaner dönüp geri geldi ve aramızda şu konuşma geçti:

İ.C-Çok rica ederim, kimseye torpil filan yapmış değilim, (elini güvenlik şeridine uzatarak) buyrun sizi de alayım, sorun değil...

F.S.Y: İstemem. Burada sanık avukatları, sanık yakınları bile saatlerdir bekliyor, nüfuzunuzu öncelikle bu insanları aldırmak için kullanın, yer kalırsa ben de girerim.

İ.CAma ben Aslı hanımı tanıyorum, herkesi tanıyamamam ki, sizi tanısam sizi de alırdım.

F.S.Y-Aslı hanımın sizin torpilinize ihtiyacı yok Sayın Vekil, Amerikan Büyükelçiliği'nden getireceği bir kartvizitle istediği yere girebilir o...

Bu diyalog İlhan Cihaner'i bir miktar sarstı. "Sizinle çıkışta konuşalım" dedi ve gelişinden daha heyecansız adımlarla Aydıntaşbaş'ın arkasından salona girdi..

Mahkeme öğlen arası verdiğinde Cihaner ile koridorda buluştuk. Bu kez aramızda şöyle bir konuşma geçti:

İ.C-Bakın, ben sabahtan beri içeri girmeleri için pek çok gazeteciye yardımcı oldum; sizce kötü bir şey mi yaptım? Ayrıca Aslı hanımı şahsen tanıyorum.

F.S.Y: Bence siz Aslı hanımı  tanımıyorsunuz...

İ.C: Nasıl?! Tanımıyor muyum?

F.S.Y: Evet tanımıyorsunuz.

Şayet tanısaydınız, Aslı Aydıntaşbaş'ın sizin de kurban edildiğiniz Ergenekon sürecinde aldığı rolü biliyor olurdunuz. "Ergenekon" kelimesinin ilk kez 2006 yılında Aslı Aydıntaşbaş'ın bir yazısında geçtiğini, bu yazıda "devlet içinde örgütlenmiş" askerleri, bürokratları, siyasetçileri ve gazetecileri içine alan bir gizli örgütten bahsedildiğini ve  yazıdan bir kaç ay sonra Ümraniye bombalarının ortaya çıktığını, Tuncay Güney'in peydah olduğunu, ortaya "Lobi" diye bir belgenin atıldığını ve tutuklamaların başladığını bilirdiniz.

Birinci Ergenekon davası sanıklarının Aslı Aydıntaşbaş'ın tanık olarak dinlenmesi yönündeki ısrarlı taleplerinin mahkeme tarafından itinayla geçiştirildiğinden haberiniz olurdu. Tutanakları okuyun Sayın vekil, Amerika ile bu kadar içli dışlı bir gazeteciyi biraz daha iyi inceleyin..

İ.C-Ama bakın ben bunları  bilmiyordum sizden öğrenmiş oldum mesela meselâ...

Biz bunları konuşurken, topuk sesleri tekrar duyuldu. Aydıntaşbaş kolundan tuttuğu bir Amerikalıyı Cihaner'e doğru sürükledi. Bana, "Müsaade eder misiniz" dedikten sonra Cihaner'e dönüp "Size birini tanıştıracağım" dedi..

Koridorun gürültüsü içinde Amerikalının adını ve görevini duyamadım, "Press" gibi kelimeler geçti, sanırım ABD'deki gazetecilik örgütlerindeki  görevlilerinden biriydi...

Ya da en azından resmi görevi öyledir...

Yani Aydıntaşbaş, hep yaptığı şeyi ve en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam ediyordu:

İlişki pazarlamak...

Kendine güveni olmayan, emperyalist ülkelerin desteğini ayakta kalmanın tek yolu olarak gören Türk siyasetçi, bürokrat ve askerinin bu kompleksinden yararlanmak. Onları "önemli" Amerikalılarla tanıştırmak, çevrelerinde ağ örmek..’’

 

O günden bugüne İlhan Cihaner çok değişti, adeta kuşatıldı. ‘’ Hemde, ‘’Kobanê olaylarında insanları sokağa çıkacak kadar zorlayacaksınız, sonra da Atatürk heykellerini yakmaya varan eylemlerini… E tabii siz sürekli gerilimi artırırsanız, halk da sokağa çıkınca bunu yapar’’ diyecek kadar kuşatıldı… ‘’Türkiye’de, Kürtlerin seçme ve seçilme hakkının neredeyse ortadan kaldırıldığı bir iklim var’’ sözü ise bu kuşatılmışlığın Nirvana’sı oldu. Söylemleri böyle olan biri nasıl, ‘’Ben Atatürkçüyüm’’ der, takdir sizin…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.