Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

BELEDİYE BAŞKANIMA MEKTUP...

BAKIRKÖY 31.07.2020 - 01:21, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

BELEDİYE BAŞKANIMA MEKTUP...

Sayın belediye başkanım; cumhuriyet gazetesinde çıkan yazınızı okuyunca aklıma nedense son yazınızda, ‘’Göreve geldiğim gün, söz verdiğimiz gibi hangi partiden olduğuna bakmadan kent yoksullarına, liyakat sahibi (eşitler arasında tercihte önceliği olan) dezavantajlı grupların çocuklarına iş vermeye gayret ettim.’’ Demişsiniz. Göreve geldiğiniz günden beri yüzlerce işçiyi işten atan siz değilmişsiniz gibi, kendinizi halk kahramanı göstermeye çalışmışsınız. Akrabalarınız, köylüleriniz, Esenyurtlu partidaşlarınız, milletvekili yakınları, il-ilçe başkanlarının hısımları ve ilçenizdeki yandaşlarınız dışında kimi-hangi yoksulu-hangi başka partiliyi işe aldığınızı ispat ederseniz ve kadronuzu yaklaşık 1500 fazla işçi alarak neden şişirdiğinizi söylerseniz sizden özür dileyeceğim. Acaba işe alımlarda, genel başkanınızın ‘’dostlarımız’’ sözünü de mi yanlış anladınız? Sırf çocukluğunuzda hayranlık duydunuz diye, hiçbir liyakatı olmayan-eğitimsiz kişileri kendinize danışman, belediyeye personel yapmak da ne kadar doğru ona da halk karar verecektir. Bizler sizden üreten ve yöneten başkanlık bekledik ama siz üretmeyi galiba yanlış anladınız. Yoksa binlerce işçi almak üretmek değil, belediyeyi resmen tüketmektir. Yine yazınızda, ‘’başta apartman görevlilerinin çocukları olmak üzere tüm bölge halkının ihtiyaç sahibi çocuklarına burs verdik. Ücretsiz kültürsanat-spor kursları, etüt merkezleri, kütüphaneler, ücretsiz internet, ücretsiz kreşler açtık’’ demişsiniz. Mesela, İskender Iğdır Parkında bir etüt merkezi açmıştınız! Burada nargile nasıl içilir, kahve nasıl yapılır, iyi tost nasıl olur vs. vs. dersleri mi veriyorsunuz? Yoksa burayı kapatıp cafe mi yaptınız? Ücretsiz kreş olayını ise hiç anlayamadım! Geçmiş dönemde ücretsiz kreş eğitimi verdiler diye yargılananlara seyirci kalan siz değil miydiniz? Şu an hangi kreşiniz ücretsiz vallahi çok merak ettim. Kültür-sanat kursları için BASAD’a ne kadar para aktardınız? Müzede keşkek partisi düzenlemek mi kültür-sanattır? Ücretsiz internet hizmetinizden Bakırköy halkının niye haberi yok? Yoksa, yeni ve gizli bir internet erişimi mi geliştirdiniz? İki cafeye 4 kitap konulunca orası kütüphane olmuyor sayın başkanım. Bence kütüphane kavramının ne olduğunu anlamak için önce o çocukluğunuz da yaşadığınız yoksulluk travmasını atlatmanız gerekiyor. Kütüphaneler ne kadar zengin olursa, aydınlık yarınlar o kadar tez olur. Ajitasyon dolu yazınızın son bölümünde, ‘’kurultaydan 3 gün önce Genel Başkanımızı ziyaret ederek 19 yaşındaki üniversite öğrencisi genç kızımızın parti meclisine girmesi için öneride bulundum. Genel Başkanımızın ısrarla sahiplenmesine, bizlerin desteklemesine rağmen ne yazık ki bu genç kızımıza delegasyon sahip çıkamamış daha doğrusu sahip çıkmamıştır’’ demişsiniz. İşte bu bölümdeki kelimelerin içerisinde kibir, itiraf ve tükeniş yatıyor. Sayın başkanım, maddi yoksulluk hiçbir zaman önemli değildir ama fikir yoksulluğu çok kötü bir hastalıktır. Öncelikle, CHP 11 büyükşehir belediye başkanlığı, 10 il belediye başkanlığı ve 191 ilçe belediye başkanlığı kazanmış bir partidir. Toplam 212 belediye başkanı PM’ye bir isim önerse parti kitlenir. Seçim kazanma şansı yüzde yüz olan bir yerden belediye başkanı seçilmeyi kendi başarınız zannederek PM’ye isim önermek de neyin nesi-cesareti? Madem kerameti kendinde biliyordun, önceki kurultaylarda neden genç adaylar önermedin? Hani delegenin özgür iradesine saygı? Aşırı hız yapan kibriniz işte böyle gerçeklere çarparak durur. Psikolojide buna hayal kırıklığı, halk dilinde ise neyse boşver… Aslında yazdıklarınızla, bir anlamda partide hiç gücünüzün kalmadığını da itiraf etmiş oluyorsunuz. Sn. Kılıçdaroğlu’nun 20 kişilik üstü çizilecekler listesinde sizin de önerdiğiniz kişinin olduğunu biliyorsunuz ama siyasi beklentileriniz yüzünden bunu itiraf edemeyerek suçu delegelere atıyorsunuz. Bakırköy’de Galatasaray Lisesi-Üniversitesi mezunu akademisyen kızımız, arkeoloji-sosyoloji okuyan, İTÜ’de okuyan kızlarımızı sırf fakir-Almancı ve kapıcı kızı olmadıkları için önermemek nasıl bir ruh halidir onu da anlamış değilim. Kağıt toplayıcılarının arabalarına el koyup, mendil satarak ailesini geçindirmeye çalışanı zabıtaya yakalatıp, Botanik parkta balon satanı kovalayıp, sokak çocuklarına sahip çıkmayıp sonra da fakir edebiyatı yapmanız gerçekten çok komik. O çok güvendiğiniz Battal İlgezdi, Veli Ağbaba, Özgür Özel vs.ler kişisel menfaatleri için sizi sattıııılar. Kabul ediyorum, il kongresinden kurultaya kadar hep dik durdunuz ama unutmayınız ki geçmiş de sizde çok haklar yediniz. Bu kurultayın sonucu sizin tükenişinizdir. Artık önünüzde iki seçenek var. Ya yeni kurulacak olan partiye geçeceksiniz, ya da siyaset sahnesinden ineceksiniz. Yok, ‘’ben partimde kalıp sonuna kadar mücadeleme devam edeceğim’’ diyorsanız daha da tükenirsiniz.  Mektubuma son verirken; çocukken bende çok fakirdim. Yıllarca ailemi vejeteryan sanmıştım, meğer fakirlikten dolayı et alamıyormuşuz. Tanju Okan’ın Ah Bir Zengin Olsam/ Müslüm Gürses’in Umut Fakirin Ekmeği/ Cem Karaca’nın Tamirci Çırağı şarkılarını dinledim hep… ha, birde: param yok şak şak şak pulum yok, şak şak şak malım mülküm olmasın ziyanı yok. şak şak şak ........................ ............... şarkısı vardı.

Sayın belediye başkanım; cumhuriyet gazetesinde çıkan yazınızı okuyunca aklıma nedense son yazınızda, ‘’Göreve geldiğim gün, söz verdiğimiz gibi hangi partiden olduğuna bakmadan kent yoksullarına, liyakat sahibi (eşitler arasında tercihte önceliği olan) dezavantajlı grupların çocuklarına iş vermeye gayret ettim.’’ Demişsiniz. Göreve geldiğiniz günden beri yüzlerce işçiyi işten atan siz değilmişsiniz gibi, kendinizi halk kahramanı göstermeye çalışmışsınız. Akrabalarınız, köylüleriniz, Esenyurtlu partidaşlarınız, milletvekili yakınları, il-ilçe başkanlarının hısımları ve ilçenizdeki yandaşlarınız dışında kimi-hangi yoksulu-hangi başka partiliyi işe aldığınızı ispat ederseniz ve kadronuzu yaklaşık 1500 fazla işçi alarak neden şişirdiğinizi söylerseniz sizden özür dileyeceğim. Acaba işe alımlarda, genel başkanınızın ‘’dostlarımız’’ sözünü de mi yanlış anladınız?

Sırf çocukluğunuzda hayranlık duydunuz diye, hiçbir liyakatı olmayan-eğitimsiz kişileri kendinize danışman, belediyeye personel yapmak da ne kadar doğru ona da halk karar verecektir. Bizler sizden üreten ve yöneten başkanlık bekledik ama siz üretmeyi galiba yanlış anladınız. Yoksa binlerce işçi almak üretmek değil, belediyeyi resmen tüketmektir.

Yine yazınızda, ‘’başta apartman görevlilerinin çocukları olmak üzere tüm bölge halkının ihtiyaç sahibi çocuklarına burs verdik. Ücretsiz kültürsanat-spor kursları, etüt merkezleri, kütüphaneler, ücretsiz internet, ücretsiz kreşler açtık’’ demişsiniz. Mesela, İskender Iğdır Parkında bir etüt merkezi açmıştınız! Burada nargile nasıl içilir, kahve nasıl yapılır, iyi tost nasıl olur vs. vs. dersleri mi veriyorsunuz? Yoksa burayı kapatıp cafe mi yaptınız? Ücretsiz kreş olayını ise hiç anlayamadım! Geçmiş dönemde ücretsiz kreş eğitimi verdiler diye yargılananlara seyirci kalan siz değil miydiniz? Şu an hangi kreşiniz ücretsiz vallahi çok merak ettim. Kültür-sanat kursları için BASAD’a ne kadar para aktardınız? Müzede keşkek partisi düzenlemek mi kültür-sanattır? Ücretsiz internet hizmetinizden Bakırköy halkının niye haberi yok? Yoksa, yeni ve gizli bir internet erişimi mi geliştirdiniz? İki cafeye 4 kitap konulunca orası kütüphane olmuyor sayın başkanım. Bence kütüphane kavramının ne olduğunu anlamak için önce o çocukluğunuz da yaşadığınız yoksulluk travmasını atlatmanız gerekiyor. Kütüphaneler ne kadar zengin olursa, aydınlık yarınlar o kadar tez olur.

Ajitasyon dolu yazınızın son bölümünde, ‘’kurultaydan 3 gün önce Genel Başkanımızı ziyaret ederek 19 yaşındaki üniversite öğrencisi genç kızımızın parti meclisine girmesi için öneride bulundum. Genel Başkanımızın ısrarla sahiplenmesine, bizlerin desteklemesine rağmen ne yazık ki bu genç kızımıza delegasyon sahip çıkamamış daha doğrusu sahip çıkmamıştır’’ demişsiniz. İşte bu bölümdeki kelimelerin içerisinde kibir, itiraf ve tükeniş yatıyor.

Sayın başkanım, maddi yoksulluk hiçbir zaman önemli değildir ama fikir yoksulluğu çok kötü bir hastalıktır. Öncelikle, CHP 11 büyükşehir belediye başkanlığı, 10 il belediye başkanlığı ve 191 ilçe belediye başkanlığı kazanmış bir partidir. Toplam 212 belediye başkanı PM’ye bir isim önerse parti kitlenir.

Seçim kazanma şansı yüzde yüz olan bir yerden belediye başkanı seçilmeyi kendi başarınız zannederek PM’ye isim önermek de neyin nesi-cesareti? Madem kerameti kendinde biliyordun, önceki kurultaylarda neden genç adaylar önermedin? Hani delegenin özgür iradesine saygı?

Aşırı hız yapan kibriniz işte böyle gerçeklere çarparak durur. Psikolojide buna hayal kırıklığı, halk dilinde ise neyse boşver…

Aslında yazdıklarınızla, bir anlamda partide hiç gücünüzün kalmadığını da itiraf etmiş oluyorsunuz. Sn. Kılıçdaroğlu’nun 20 kişilik üstü çizilecekler listesinde sizin de önerdiğiniz kişinin olduğunu biliyorsunuz ama siyasi beklentileriniz yüzünden bunu itiraf edemeyerek suçu delegelere atıyorsunuz. Bakırköy’de Galatasaray Lisesi-Üniversitesi mezunu akademisyen kızımız, arkeoloji-sosyoloji okuyan, İTÜ’de okuyan kızlarımızı sırf fakir-Almancı ve kapıcı kızı olmadıkları için önermemek nasıl bir ruh halidir onu da anlamış değilim. Kağıt toplayıcılarının arabalarına el koyup, mendil satarak ailesini geçindirmeye çalışanı zabıtaya yakalatıp, Botanik parkta balon satanı kovalayıp, sokak çocuklarına sahip çıkmayıp sonra da fakir edebiyatı yapmanız gerçekten çok komik.

O çok güvendiğiniz Battal İlgezdi, Veli Ağbaba, Özgür Özel vs.ler kişisel menfaatleri için sizi sattıııılar. Kabul ediyorum, il kongresinden kurultaya kadar hep dik durdunuz ama unutmayınız ki geçmiş de sizde çok haklar yediniz.

Bu kurultayın sonucu sizin tükenişinizdir. Artık önünüzde iki seçenek var. Ya yeni kurulacak olan partiye geçeceksiniz, ya da siyaset sahnesinden ineceksiniz. Yok, ‘’ben partimde kalıp sonuna kadar mücadeleme devam edeceğim’’ diyorsanız daha da tükenirsiniz. 

Mektubuma son verirken; çocukken bende çok fakirdim. Yıllarca ailemi vejeteryan sanmıştım, meğer fakirlikten dolayı et alamıyormuşuz. Tanju Okan’ın Ah Bir Zengin Olsam/ Müslüm Gürses’in Umut Fakirin Ekmeği/ Cem Karaca’nın Tamirci Çırağı şarkılarını dinledim hep… ha, birde:

param yok
şak şak şak
pulum yok,
şak şak şak
malım mülküm olmasın ziyanı yok.
şak şak şak

........................ ............... şarkısı vardı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.