YANDAŞ ZİHNİYETİN SONUÇLARI...

Geçtiğimiz günlerde, Adalar’da TÜGVA’nın kiracısı olduğu yerden tahliyesi olayı yaşandı. Sıcağı sıcağına o günlerde birkaç kelam ettik ama olayın daha da büyümesinde kıvılcım olmayalım diye tartışmaların yatışmasını bekledik.

Bekledik diyorum çünkü Adalar ilçesi ilk defa bu kadar büyük gerginliklere sahne oldu. Yaşanan talihsiz olaylara aklıselim baktığınızda, haklı olan tarafı görebilen pek çıkmaz. Eğer hukukun üstünlüğüne inanan, adil, etik değerlere bağlı bir toplum olsaydık,  İBB’nin TÜGVA’yı tahliye etme girişimini elbette doğru bulur, alkışlardık.

Neden doğru bulurduk, çünkü TÜGVA muhaliflerin gözünde diğer tüm vakıf ve derneklerden yüzbin kat daha fazla ayrıcalıklara sahip, bir siyasi partinin adeta arka bahçesi gibi davranan kuruluş olduğu için. Oysa bağımsız ve kuruluş amacına uygun bir duruş sergileselerdi, bu kadar gürültü-patırtı olmazdı.

Peki, TÜGVA’nın kiracısı olduğu yerden tahliye edilmesini isteyenler siyasi ahlak sahibi midirler?

Hayır, değiller… Çünkü o bina daha önce de bir siyasi parti tarafından yıllarca ilçe binası olarak kullanıldı ve kimse buna ses çıkarmadı. Ve şunu da yaşadık-biliyoruz ki, orası tahliye edilse, en fazla 1 yıl sonra karşıt muhaliflerin hizmetine verilecek. 5 yıl sonra iktidara gelecek olan başka bir parti burayı kendi yandaşlarına vermek için öncekini yine tahliye edecek. Yani güç-iktidar-çıkar ve tahakküme endekslenmiş siyaset anlayışı, birilerinin alkışları-ötekilerin yuhalamaları arasında devam edecek.

Bakın Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül o günlerde sorulan bir soruya, ‘’Adalar Belediyesinin nesi varsa halkındır, öyle birkaç vakfa-derneğe-kuruluşa verilemez’’ demiş. Belediye başkanının söylemi kesinlikle doğru. Ah birde bu söylemler eyleme dönüşse… Mesela, başta Adalılar olmak üzere bütün İstanbullulara ait olan sahiller işgalden kurtarılıp halkın kullanımına açılsa diyeceğim ama imam-cemaat deyiminde olduğu gibi, başta belediyenin kendisi plaj işletip halktan ayakbastı parası alıyor.  Peki ya, Adalar Vakfı öncelikli olmak üzere yandaşlara peşkeş çekilen yerlere ne demeli…

Demek ki neymiş, siyasi ahlak söylemle değil eylemle olurmuş. 

Yok aslında hiçbir siyasi partinin birbirinden farkı. Bu ülkede, Mevzubahis RANT olunca siyaset sadece teferruattır.

Siyasi partiler iktidar olduklarında, yandaşlar yerine vatandaşlara hizmet etmeyi şiar edindikleri gün, bu ülke Ulu Başbuğ Atatürk'ün ülkesi olmayı başarabilecektir.