BÜYÜKADA'DA NELER OLUYOR?

Büyükada Nizam Mahallesinde bulunan Şehit Murat Yüksel İlkokulu’nun hemen yanıbaşına Nur Cemaatinin bir kolu olan Eddâî Vakfı taşınıyor.

Bugün gazetemize ulaşan iddialara göre; Büyükada da, hemde şehidimiz Murat Yüksel’in adının verildiği ilkokulun tam karşısında Eddâî Vakfı hizmet binası inşaatı bitmek üzere… ülkemize, "dinsiz" Türkiye Cumhuriyeti "darül harp"tir diyecek kadar düşman olan ve kurucu liderimiz Atatürk’e ağır hakaretler eden Kürt Said’in izinden giden Eddâî Vakfı,  yaptığı kaçak tadilatlardan dolayı 2022 yılında hem belediye, hemde kudep tarafından haklarında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştu. Dosya ne aşamada, onu da yakında sizlerle paylaşacağım. İşin diğer ilginç tarafı ise, Büyükada'da iki cami varken plan değişikliği yapılarak vakfın yanına bir de üçüncü caminin yapılacak olması... 

 

NUR CEMAATİNİ VE SAİD-İ KÜRDİ’Yİ KISACA TANIYALIM

 

Hatırlarsanız eğer, 28 Şubat döneminde Milliyet gazetesindeki Gülen’in nurculuğunu sorgulayan yazıların ardından, Said-i Nursi’nin yaşayan dört müridi; Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayramoğlu ve Abdullah Yeğin ortak imzası ile FETÖ lideri Gülen’i öven mektup yazmıştı. Mektup'ta Gülen için "nurculuğun dünyadaki öncüsü" denilmişti.

15 Temmuz darbesinden sonra "FETÖ'yle mücadele" için pek çok şey yapıldı ama bir şey es geçildi. O da, FETÖ'nün hangi düşüncelerden beslendiği, kimleri kendine rehber edindiği; eskilerin ifadesiyle kimden el aldığıydı. FETÖ’den tam olarak kurtulmak için her şeyden önce FETÖ'nün fikir kaynaklarını bilmek ve onları kurutmak gerekir. Lafı eveleyip gevelemeden söylemek gerekirse, FETÖ’yü besleyen ana damar Said-i Nursi dir. FETÖ, Said-i Nursi'nin risalelerinden beslenmiştir. FETÖ'nün "ışık evlerinde" yıllarca Said-i Nursi'nin "Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor" ve Arş-ı azamdan indiği muhakkaktır" dediği Nur Risaleleri okutulmuştur. FETÖ müritleri, Kuran'dan çok. Nur Risalelerinden etkilenmiştir. FETÖ'nün kara kutusu Said-i Nursi'dir.

 

Peki kimdir Said-i Nursi ve onun yetiştirdiği talebelerin Türkiye Cumhuriyetine bakışları nasıldır?

Said-i Nursi, uzun yıllar "Said-i Kürdi" adını kullandı.

Milli Mücadele yıllarında Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti, Kürt Neşriyat Cemiyeti ve Kürdistan Azmi Kavi adlı derneklerin kurucuları arasında yer aldı.

1925'teki Şeyh Sait İsyanı'ndan önce ayrılıkçı Azadi örgütüyle ve isyanın elebaşı Şeyh Sait'le görüştü, ancak fiilen isyana katılmadı. İsyan sonrasında Batı'ya sürüldü.

Türklerin, Kürtleri ezdiğini düşünüyor. "Türklerin, Kürtlerin milliyetlerini kaldırıp onların dillerini unutturduklarını" belirtiyor. (Mektubat, s.339). Necip Fazıl’dan öğrendiği 1938 Dersim Olayı nı, Atatürk'ün "deccal" olduğuna kanıt olarak gösteriyor. Bunun, "zındıklık, münafıklık, vatan ve millete hadsiz bir düşmanlık olduğunu" söylüyor. (Sırr-ı İnna A tayna Risalesi, s. 42, 44).

 

Said-i Nursi'ye göre "dinsiz" Türkiye Cumhuriyeti "darül harp"tir. Dolayısıyla bu "darül harp"i "darül İslam'a" dönüştürmek gerekir! İşte Fetullah'ın, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına "sızmak" istemesinin temelinde Said-i Nursi'nin bu "dinsiz Cumhuriyet" safsatası vardır. Fetullah, 18 Haziran 1999'da ATV'de, 19 Haziran 1999'da Sabah Gazetesi'nde yayımlanan kasetinde, Türkiye Cumhuriyeti'ni "darül harp" kabul ederek onu dönüştürmek için örtülü ve sinsice devlete sızdıklarını itiraf etmişti.

Kaynak: Sinan Meydan